Hüzzam Yangınları
Birinci yangın
Ve bir gün ağlayacak içinde son tebessüm
Dudaklarında şarkı buzları, nağme kanı
Sen bildiğin gibi dur yolların ortasında
Hâlâ mı arıyorsun bir kölenin yasında
Gökte saçların için gül devşiren hakanı
Dudaklarında şarkı buzları, nağme kanı
Ay damlatıyor yüzün toprağıma bembeyaz
Sen yine de habersiz yürü kalbinde şehrin
Bir gün elbet dumanı dağılır tepelerin
Adım binlerce hüzzam olacak; ruhuna yaz
Ay damlatıyor yüzün toprağıma bembeyaz
Nasıl böyle bigane kalıyorsun ey bahar
Kıvılcımlar rengârenk acılarla geliyor
Bir alev yağmurunun suları çiseliyor
Bulutların ardında o yanardağ tenin var
Nasıl böyle bigane kalıyorsun ey bahar
Sensiz kaldıysa yüzüm, hüzün kıvamındadır
İster misin her yanım karakışla donansın
Yolcu susamış, bırak, içip hülyana kansın
Zaman son bir fanusun kırılan camındadır
İkinci yangın
Bir nevâ perdesinde filizlenen kıvılcım
Narçiçeklerine son rüyayı hatırlatır
Alevden bir gergefse tahammül, ruhumuzun
Titrek avuçlarına her gece kan damlatır
Hangi gönül ressamı dokunmuştur bilinmez
Bir kalbin mehtabına böyle tenhâ ve uzun
Alevden bir gergefse tahammül, ruhumuzun
Aynaları yine boş, yine yalnız ve dalgın
Sen hangi Mevlana’yı arıyorsun ey bahar
Karanlık bir alevin yâri midir bu yangın
Bekle ki, gül yağmuru yağsın kirpiklerine
Elbette her hayalin bir hicaz dörtlüsü var
Sen hangi Mevlana’yı arıyorsun ey bahar
Şarkılarda batıyor hümayun tekneleri
Dördüncü ses bir kuşun kanadında tevekkül
Akıl, suya gölgesi düşen esrarlı peri
Çiçeklere bakarken kararıyor gözlerim
Neden Yusuf yüzlüdür göklere savrulan kül
Dördüncü ses bir kuşun kanadında tevekkül
Hisar perdesinde su, kırlangıçlar ve zehir
Çürüyen bir câzibe tutuyor ellerinden
Yaslı bir mağaradan süslü bir cennete gir
Nice yangın saklıdır hüzzam ırmaklarında
Akkor binlerce deniz boşalıyor terinden
Çürüyen bir câzibe tutuyor ellerinden
Tehlikeli sularda sanma ki yüzün güler
Korsanlar alır bir gün kaptanlık beratını
Suya hükmedemezsin; düşmanındır gemiler
Güneşin battığı yer âşiyanın olmadan
Kendi dağlarına dön ve hazırla atını
Son yangın
Kül oldu coşku ve âh; nazlı aksın ister su
İsterse ırmakları salsın toprağa birden
Toprak her damlasında bir deniz taşıyacak
Susuz ölüp de sonsuz uyanınca kabirden
Elbette ağlayacak gündönümünde sessiz
Uçup giden bembeyaz kuğusuna özlemin
Neden öyle bivefa bakıyor gözlerime
Yıllardır dalga dalga bir aşk arayan zemin
Nağmeler isterse gül getirsin ötelerden
Yaprakları bir alev yalımıdır; bilecek
Bilecek de, göklerden bulut bekleyen toprak
Mağrûr kıvılcımları gözleriyle silecek
Çürüsün dipte tohum; infilak etsin vera
Rüzgâr yok; yalnız akkor fırtınalardır gelen
Ey ruhum, sen de artık bu esrarlı yangının