Sen bir garip delisin Gözleri perdelisin

Erzurum garında, banklar üstünde

Susuzluktan ağlayan bir güvercin

İçime vuruyor kanatlarını

Nağmelerin ateşinde parlayan

Kuşlar bölük bölük hayatıma giriyor

Bütün çığlıkları kuşanmış ölüm

Dudaklarında siyanür

Oysa bilmiyor ki, bu yolculuktan

Yollar tükense de, dönmeyeceğim

Seni yaşamadan ölmeyeceğim

O Çin hârikası bakışlarını

O Pekin gözlerini

Gözlerin ki, gece donanmasıdır

Yoksul ve yabancı mısralarımın

 

Bedenimde çıban çıban ağrılar

Ben bu ağrılardan zevk alıyorum

Ejder tepesinde bunalıyorum

Bir yanda kum fırtınası

Diğer yanda esrarengiz

Karakalem çalışması bir deniz

Rüzgârla, yağmurla ve yıldızlarla

Başlamak üzere son ayinimiz

 

Erzurum garında gece yarısı

Bankların üstüne şimşekler konar

Bazen bir yıldırım gezinir saçlarımda

Bazen bir melek saatler boyu

Yakama ölümsüz çiçekler takar

Erzurum garında gece yarısı

Hıçkırıklar boğazıma tıkanır

Nemrut ateşiyle sabaha kadar

İçimde binlerce İbrahim yanar

 

Koltuğumda efsaneler kitabı

Kaf dağından nergis devşiriyorum

Başını dayamış omuzlarıma

O eski, o yaşlı Zümrüdüanka

Ben bir Çin sarhoşu samanyolunda

Denizi tartışan bakışlarını

Geçmişime asla gömmeyeceğim

Seni yaşamadan ölmeyeceğim

 

Perdeler kalkıp da sabah olunca

Aldırma Aras’ın öyle bulanık

Öyle mahzun aktığına

Palandöken yine sisli, aldırma

Ben hem sise, hem çamura alıştım

Senelerdir bu acıyla buluştum

Mutluluk ne zaman çıksa karşıma

Yalnızlık bir zindan, çöker başıma