uyumsuzluğun şiiri
sana göre değilim; sırtımda kambur viraneleri ömrün
ellerimde birikmiş kan damlaları; ayaklarım tutuklu
yüzüm taze değil; kirpiklerim yıpranmış
gözlerim diri, bakışlarım afacan değil meydanlarda
yürüyoruz deniz kenarında; her şey kararıyor
bakıyoruz gönlümüzce ufka; bulutlar yanıyor
hiçbir şey gereğince olmuyor, ne sessizlik, ne çığlık
ayağa kalktığım yerde oturuyorsun; göğe dönüyorum
gülümsediğin yerde ağlıyorum; yere bakıyorsun
ne zamana değin ıssız bir sevda, kırık aynalarda
ne zamana kadar acı bekleyişler uyandıracak saatleri
senin de özgür bir evrenin olmalı yeryüzünde
senin de uşakların su dökmeli avucuna yorgun bezirganların
seninle sahilde yürümeli çocuklar
biraz rıhtım kokmalı, biraz dünya ve şiir
hain kahkahalar yükselmemeli gölgelerden
tenhalar size bakmamalı, kırılmamalı pencereler
mum yakmalısınız romantik olsun diye karanlık
yokluğumda keşfetmelisin özgürlüğünü
unutmasan da silinmeyen izlerimi bir ömür, her taraf deniz
“ancak ölüm” desek de, ayrılık dudaklarında ölüm
bir daha görmeyeceğim yüzünü gözlerimde
cellâdınla uçurumlarda gezdireceksin ayaklarını
sonrası nedir bilir misin, tufan mı, kıyamet mi? âteş niçin?
ne ben varım senin için dünyada, ne de sen yaşadın benim için