sen şimdi yürü kendinle

kaderinle, kederinle, kavganla

kime bırakıyorsun giderken yokluğunu

 

mezarını çiçeklerle bezeyen

ardın sıra sana bakan çocuklar

mezar taşlarının kalbinde o an

nasıl bilecekler yeniden doğduğunu

 

geceleyin yıldızlar dile gelir

kokunu rüzgârla paylaşmak için

sızdırır bıkaşlarını toprağa

sen hâlâ yürümektesin kendinle

bir tabutu bile almadan kollarına

 

hıyabandır unuttuğun serviler

bozkır acı çeker çobanlar için

çoban kavalının ucunda sarhoş

bir gün ölür; koyun büker boynunu

sürü kalır dağlar ardında yine

 

sen şimdi manastır kadar sessiz

kapanmışsın bir ıstırap evine

yürüyorsun ellerinde sapsarı

bir aynayı tutuyorsun kendine