Mezar Taşımdaki Dört Mısraya Bakarken Ağlayışına

ağlama, sonsuzluğun kapısıdır bu taşlar 
ağlama ki, onlarda feryât etmeye başlar 
neden toprak olduktan sonra geldin yanıma 
bir ömür nerde idin od düşerken canıma 
mâdem acı çekmemi istemiyordun gülüm 
neden yandığım halde, acı çekiyor külüm 
mahrumun olsam bile, ağlama, kabrimde ben 
dayanamam kederlenmene, kahrına rağmen 
eyvah, sende solmuşsun istilâ kıskacında 
sonbahar rüzgarları sevişiyor saçında 
gözlerinde, kırılgan tebessümü akşamın 
nerde, esirgediğin o mağrur ihtişamın 
dünya mı sarsılıyor, yoksa titriyor musun 
ben sana tiryakiyim hâlâ, biliyor musun 
toprağımda tütüyor hayalin, buhur gibi 
her gece bekliyorum gelmeni, sahur gibi 
komşularım soruyor: Kimdir bu nazlı sultan? 
adını anacağım ânda ağarıyor tan 
sen güneşe bakarken, uykuya dalıyorum 
haberini her yani gelenden alıyorum 
bu hayal hakikatin özüdür, rüya değil 
sûretimi görürsün, mezarıma bir eğil 
okursun kitâbemde vardığım son durağı 
bulursun başucumda gülümseyen burağı 
'Hû' sesini fısıldar kulağına taşlarım 
ruhuna kâfur gibi yayılır gözyaşlarım