Uzak Beyaz Bir Hayal Tutuyor Ellerini
Ellerin son gemiden artakalan bir hüzün
Bir vadiyi çoğaltan saf suyu sessizliğin
Erimeyi bir kalbin dergâhında öğrenmiş
Bir gecenin nabzında damlamıştır yerlere
Belki son meddücezir vaktidir denizlerin
O hangi aynalardan çıkıp gelmiş ansızın
Sen hangi dağ başında bırakmışsın ruhunu
Şimdi yalnızlık için kan döküyor gözlerin
Artık duymuyor seni fırtınalar, bulutlar
Sözlerin bin bir çeşit alevlerle yanıyor
Sen O’nda unutulan resimlerin matemi
O sende her çiçeğin yüzüyle uyanıyor
Uzak beyaz bir hayal tutuyor ellerini
Irmağı yatağından ayırdıysa karanlık
Su şimdi kahra giden yolların ayrımıdır
Bir fidan gülümsüyor; kökleri yüreğinde
Bu fidan o titreyen ruhundan gayrı mıdır
Bir fidan, dallarında asılı kirpiklerin
Bir fidan, gövdesine gözbebeğin gömülü
Bir fidan, kabuğunda gülbaharı taşıyor
Bir fidan, ardı sıra sefiller ağlaşıyor
İstenmeyen birisin şimdi doruklar kadar
Oyuncak bekleyip dur yetim çocuklar gibi
Bilmiyor ki, senin de görünmez bir günün var
Uzak beyaz bir hayal tutuyor ellerini