tenhâ hıçkırıklar

siyah bir mumya mıdır bu hayal vâdisinden

çıka gelir ansızın gölgesiyle, bir umut

bir düş, karanlığında kaybolur menzillerin

rüzgâr kıvılcımları doldurur içimize

tutuşan saçlarından ateş akar gecenin

alamaz göklerinden kimse rüyanı senin

kaînat sarayında baht-ı devransın güzel

bırak da kehkeşanlar yolunda yansın güzel

pür telaş uyansa da uykusundan bilgeler

bu sevdalı arzuhal arşa dayansın güzel

belki bir gün âhınla alevlenir gölgeler

rüzgâr umut arıyor saçının tellerinde

gizem hâlâ hicranlı bir bahar ellerinde

 

ihtiras kin ve köpük, zakkuma candır isyan

bir sondur biliyorum, son birin kitabı aşk

bir damla gözyaşında boğulur mu bu hayal

avuçlarında dağlar küçülüyor mahşerin

gel bu mağlup sultanın inleyen tahtında kal

gör ki, nasıl taşırmış sensizliği bir hamal

söyle, şimdi şehirler kime inansın güzel

aklımda binlerce yıl, ufkumda ânsın güzel

geceyi titretiyor o mücella gözlerin

melek değil, cin değil, sade insansın güzel

ırmaklar divanedir yurdumda; viranedir

sensiz kalan saraylar, münzevi; ruhuma bak

mor bakışlı bir ölüm, yaralı kuş ve leylâk

 

ürkekse, yaprakları sararır çiçeklerin

yorgun bir yalnızlıktan geriye kalan nedir

nicedir karanlığı bitmiyor denizlerin

nicedir kahrolası bir değirmendir rüya

garip gölgeler vardır ardında sessizlerin

bu hicranlı yaşamak, bu müheyya pelerin

kim der ki kan rengiyle yine boyansın güzel

sen ki, en ihtişamlı tahta şâyânsın güzel

varlık ne yârdır bize, ne de düşmandır elem

bilmeyenler anlamaz nerde âyânsın güzel

dudaklarından alır mürekkebini kalem

kırılan kâselerden süzülünce türküler

mihengine gün doğar acının; ruhum güler

 

 

o ateş yüzlü canlar tenhâları titretir

deli gömleği giyer ankâ duruşlu ozan

âmâ bir tebessümle filizlenen kardelen

sonsuzluk hayaliyle tutunur kayalara

o ıssız korkulardan yine hüsrandır gelen

bir yoksulun her akşam dua burcunu delen

kalbidir; dağ başında yine dumansın güzel

ya güller içinde gül, ya âsumansın güzel

bu esrarlı yenilgi cemresidir sevdanın

bırak cellatlar bizi ölümlü sansın güzel

gökkuşağı göklere yazarken adımızı

mecnun yolu bekleyen çöle ateş düşüyor

ümidini kaybeden yolda kervan üşüyor

 

suretini arayan bir dünyada, tutkular

süvarisi vurulmuş atlar gibi kederli

çıplak ve ürkütülmüş çocukların sesinde

nefesi zehir kokan fırtınalar gizlidir

hüzün var yandığımız günün arifesinde

terazinin vefâyı arayan kefesinde

mâverâyı bekleyen özge sultansın güzel

yurdunda kâtilleri bile tutansın güzel

insafsızca bırakıp rüzgâra nefretini

yokluğunu umanlar bir gün utansın güzel

kelebekler sonsuza taşıyor sûretini

yıldızları ne zaman görebilir yarasa

kapkaranlık gecede mehtâbı da arasa

 

lânetli bir kumpasın ortasında resimler

gösterir o kaybolan renklerin sırlarını

koynunda akbabalar yuvalanır bahçenin

o kırılmaz, o ketum kapılar nerde şimdi

bumerang, endamına vurulsa da kefenin

derûnî âlemini bilemez kimse senin

öfkeye karşı sükûn, kahra ziyânsın güzel

tende zerre olsan da, canda cihânsın güzel

müjdeli bir yıkılış beklerken kanlı yaban

sende âşikâr oldum; bende nihânsın güzel

karartır renklerini yeryüzünde sâyebân

dağ erir, ırmak kurur âhından aynaların

ışık sızar toprağa ruhundan aynaların