VEFA ARAR GÜL BENDE

ırmaklar taşır beni deniz yalnızlığına

ardımda kalan her şey kırmızıdır, siyahtır

kaybolursun; düşerim suların en sığına

görünürsün; benliğim ebedî bir seyyahtır

 

konuşunca, yolunu kaybederim ışığın

suskunluğum beyaz bir pusuladır güneşe

kim tanır yüreğini benim gibi âşığın

kederin tarihini arar ufkumda neşe

 

uçarım bir kuş gibi; kanatlarım alevden

pulları siyanürlü balıklarla yüzerim

kahkahalar yükselir hayal kurduğum evden

bulutlara tutunur, su üstünde gezerim

 

benimle sarhoş olur karanlık ve gölgeler

bakışların bir garip gülistandır bedende

ömrümü tutuşturur yollarında imgeler

baykuşa benzesem de, vefâ arar gül bende

 

bazen ıssız bir ada bir deniz ortasında

gelmesini beklerim öteden bir geminin

umutlarım çırpınır bu derdin oltasında

bazen kölen olurum fırtınalarda senin

 

bu dert, kuşları alıp götürür toprağımdan

mağrûr hâtıralarla kalırım bir başıma

her akşam kara sular süzülür ayağımdan

karanlıklar gülümser sonsuzluk savaşıma

 

 

sevdalı her buluttan ruhuma hayat veren

her yağmur damlasından bana bakan sen misin

yoksa şimşekler çakıp yıldırımlar gönderen

gökler gibi kalbime kapanıp küsen misin

 

ey çiçek, yeşerdiğin bahçe kanımla yaşar

yapraklarında yüzüm ışıldar gözlerine

gövdende yokluğumun yaralı izleri var

köklerinde varlığım iniyor en derine

 

ey bahçe, damarlarım sana vermiş kendini

beni bulmalı artık yemyeşil bakışların

yıkmalısın gönlümü zincirleyen bendini

sesini duymalısın içimdeki kuşların

ey ülke, bahçelerin bizsiz harap olacak

onsuzluk, bensizliğin kânûnudur bağrında

bir gün bu aziz yolcu yitiğini bulacak

ona doğru alnı ak yürüyecek yarın da

 

ey evren, hangi ülke benim kadar esrârlı

hangi zafer yolları birbirine bağladı

hangi fethin ardından dünya dünya olalı

hangi sultan böylesi bir edâyla ağladı

 

ağlıyorum; ondadır şimdi benim evrenim

ağlıyorum; şehrâyin sızıyor yanağımdan

gerçeğim o, rüyam o, odur ruhum ve tenim

yalnız onun gözleri bakıyor konağımdan