soylu, nazlı, esrârlı
bozkırda bir gül açar, uzanırım ki, çakıl
çölde akan her ırmak bir yangına dönüşür
doruğa tırmanırken kuyuya düşer akıl
kar yağar toprağıma; yaz olur, kalbim üşür
her akşam bir ebruya takılır bakışlarım
anılar denizinde suya gömülür gemi
hummalı her mekânda dökülür nakışlarım
bilmem ki, serâp mıdır içimdeki, gölge mi
sevdası ihtişamla suya düşen yıldırım
sudaki hayaline dokundu; şimdi harâp
sessizce yürüdüğün dumanlı her kaldırım
tenhâda senin için çekiyormuş ıstırâp
ebem kuşağı, sana “rüya” diyen haklıdır
yüreğinde biriken deniz ürkek ve kuru
ebedî aşk hangi mum alevinde saklıdır
kim taşır senden kalan bu çâresiz kamburu