NE DÜNYA NE GÖZLERİN

Kanatları efkârıma dokunan

Martılar konuyor omuzlarıma

Sırtımda toprak kokan

Afrika’dan çalınmış elbisemle

 

Ellerim sandığın gibi hoyrat değildir

Burnumda barut kokusu

Kulaklarımda çığlık

Hangi köşesinde kim bilir

Sitemkâr yeryüzünün

Gözyaşı gölcükleri arasından sessizce

Geliyorum o mağrur evinize

 

İtiraf ediyorum

Atalarımdan kalan

Bir avuç sevgiyle geçindiğimi

Uzanıp öpesim geliyor bulutları

Bulutların ötesinde gözlerin

 

Gölgende serinliyor çöl mahkûmları

Oysa göklerdedir benim tarihim

 

Denizi düşler ya insan

Suya dokunuşunu kalbin

Bütün tepelerinle sarmışsın beni

Vadilerimle boynu bükük

Bir damlanın düşmesini bekliyorum ömrüme

 

Toprağın mirasıyım

Rüyalarım bu yüzden kuraktır bazen

Bazen buram buram çiçek kokulu

Yağmur ölesiye vurgundur bana

 

Karanlıklar ülkesinden süzülen

Dantelli bir akşamdır ufuklarıma çöken

Kirpiğim uzaklarda ağlıyor

Her gülüşüm bir şeftali çiçeği

 

 

Her çiçeğe bakamıyorsa kalbim

Hep susuzluk değildir taşıdığım

Ayaklarım yanıltmasın

Yeminliyim, giremem her kapıdan

 

Martılar en temiz yalnızlığıdır

Kirlenen denizimin

 

Cemrelidir ellerin, menevişlidir

Aynalara yüklemişsin nazını

Tazeleyip ruhumu iksirinle

Düşürmüşsün beni sensizliğine

 

Sana tutundukça sarsılıyorum

Seni düşündükçe esaretteyim

Bu yürekten daha ağır

Yük taşımadı yeryüzü hamalları

 

Tut ki bir ben değilim

Annem, babam, o meczup kardeşimle

Karanlığı döşek yapıp

Gökleri yorgan diye çekiyorum üstüme

Tut ki yoksulluğun müptelasıyım

 

İstiyorsan, dökeyim avuçlarına içimin elmasını

Kalbim yakut bir kolye gibi gerdanını süslesin

Gözlerimden zümrüt küpeler yapıp

Kulaklarına takayım

İpekli yollarıyla

Gümüş penceresi, kapılarıyla

İstiyorsan, saraylar kondurayım gönlümden

 

Harfler kurşun, heceler kan

Kuşlar, ağaçlar, rüzgâr

Tanık oluyorlar bir kalpten

Amansızca kovulduğuna pervanelerin

Şimdi ne düya var, yağmur ve bahar

Ne de gözlerin var