Güz

Önce yapraklar döküldü minyatürlerinden yalnızlığımın

Kimi gördüysem o akşam, sessiz

O akşam gül vardı avuçlarında

Köklerinden servilerin ırmaklar geldi

Sarı sularında göründü yüzün

Nerede bulurum senin yurdunu

Hangi bağbozumu bekliyor beni

Sapsarı bulutlar, sümbül tarlası

Ruhumuza aşinaydı ellerin

Biliriz ki, her sonbahar bir göğün

O bembeyaz tohumlarıyla gelir

Anlarız ki, gökkuşağı renklerin

Yavaş yavaş tükendiği yerdedir

Bir zamanlar mevsim bizde, bahardı

İçinde sonsuzluk çeşmesi vardı

Önce dua döndü gittiği yerden

Sonra unutuldu tanyerinde köz

Her kıvılcım bir yangında şimdi

Dönüyoruz şimdi o son seferden

insanlar geldi duyulmamış ülkelerden

sonbaharın sabahında durdular

Sevgiye tutunup, sonra ansızın

Bir rüyanın esrarını sordular

Bir kadın gülmeyi unuttuğunda

Saçlarından süzülürmüş acılar