MÜNZEVİ

Sus ve gir mahzenine ömrünün, gör ki kuşlar

Pencereler, aynalar, kapılar, haykırışlar

Akkor birer dağ olup düştü avuçlarına

Şahmeran bile şaşkın mevsimlik suçlarına

Rengârenk dolapların ortasında küçüldün

Yarın ölü; gecenin tenhasında kaldı dün

Vardığın çeşmelerden şimdi hüsrandır akan

Aldattığın gözlerin yaşıdır ruhu yakan

Benzersiz bir baharı unutmuşsun güzünde

Bir inziva bekliyor seni can dehlizinde

Ve Köle

Bir merdivendir ki aşk, ilk basamağında ölüm

Getirmiş göğümüze çürüyen yıldızları

Meğer aradığını tende bulmakmış zulüm

Burcumuzda büyümüş dolunay hırsızları

Pembe siyah duruştan, aynalı tebessümden

Ahir zaman devleri yürümüş üstümüze

Köleler bin bir suret çıkarıyor göğsünden

Umutların kanını ruhundan süze süze

Günah seninle mağrur, günah sensiz çaresiz

Nerde kalpsiz bir Leyla varsa telli duvaklın

Kalmazdın yoksa böyle sultansız, mehpâresiz

Geçtiği köprüleri yıkan seyyahtır aklın

Efendi

Kölelerin kalbinden çıkıp gelendir ölüm

Sevdiğin her duvardan sana gülendir ölüm

Hangi bahçe senindir, hangi mevsimde hüzün

Çiçeklere tutunur, bunu bilendir ölüm

Her kapının önünde kulağından bir iz var

Bazen bir bahçıvandır, bazen yılandır ölüm

Ateş seni anlıyor dumanlı gecelerde

Doğru kimin içinde, kimde yalandır ölüm

Işık cellât, söz siyah, toprak sana yabancı

Karanlığın rahminde hayat bulandır ölüm

Aykırı her kederin ruhundaki eceli

Ölümdür, korkulara sultan olandır ölüm

Ve münzevi

Şehrin kalbindeyken en uzağındayım

Köyde, çeşme başında, en uzağında

Beylere bıraktım dokunulmamış yapraklarını güllerin

Şiirin bütün tafralarını şairlere

Renklerin tenhasında son yiğitlerin

Öldürülmüş atlarının nal izlerinde

Gökkuşağından gelen bir Leyla taşıyorum

Hükümdarlara bıraktım tutsaklığımı

Üstümde ne varsa yokluğa dair

Bıraktım çöl kokan avuçlarına gezginlerin

Putlarını gönül iklimlerinde

Birer tohum gibi saklayanların

İnfazına adadım isyan temrinlerini

Su, kırgın damlalarla eski bir çeşmeden

Akmanın feryadındadır

Ateş mutludur, kıvılcımlarını kalbimden

Alıp tutuşturduğu bir günün mahşerinde

Havada bulut var, kanlı ve sürgün

Toprak tenimdedir; tenim güneşle

Yeniden buluşuyor; Doğuya gidiyorum

Batının karanlığından geçerek

Bir sükûn şehrine verdim rüyalarımı

Kuzey ve güney

Sonsuz bir yalnızlığın adıdır mahzenimde

Ben artık bir ayrılıklar eviyim

Ve münzeviyim