sana son baharımda kal bile diyemedim
diyemedim; evimde tutuklandı karanfil
diyemedim; maviye kan damladı içimden
bir hazân yıldızıydı mehtâbımda ellerin
sevgi midir, ısırgan dudaklı dilberlerin
gölgelerin kalbinde titreyen çiçekleri
sevgi midir körlerin bakışlarında yatan
rüzgârı, dalgaları, balıkları aldatan
yoksa gülüşün müdür kâtil aynalar gibi
sevecen bir ölümü öperek yanağından
gittin; çığlıklarını dinledim denizlerin
kaybolan martıları bul bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
karanfil kokusuyla kuşatılan yüreğim
yaralı bulutların yağmurunda köz olur
merdiven kırılınca, tenhâlarda söz olur
puslu lâmbalar gibi yakarım düşlerimi
çalıntı bir kuşkuyu dağıtır bakışlarım
toprak beni çağırır kucağına her akşam
her gece bilinmeyen bir âyîne başlarım
her sabah yokluğunu düşürürsün peşime
avuçlarım seninle doldururken gökleri
gittin; bir defa bile bakmadan güneşime
ruhumdan bu âteşi al bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
sevgi midir, kuşların göçerken aradığı
aldatılan lâlenin rahminde solan umut
sevgi midir, dirilen her ânı ölüm kokar
tüylerinde karayel gezinen kumruların
çöllerin dudağında inleyen şarkıları
yaralı arslanların kanıyla filizlenir
gözlerinde gizemli karartılar gizlenir
mahzun olur kitâbın sayfasında hûriler
yollarını beklerken ay bakışlı periler
gittin de, intihara gömüldü çehreleri
kaybolan yüzlerini bul bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
balıklar her denizi sevdaya vatan bilir
balıklar yalnız suyun kollarında sevilir
göklerin tebessümü yayılır dalgalara
rüzgâra tutunurken gemicinin yüreği
günbatımı kırılır gemilerin direği
ben yine tanyerinde boynu bükük ve mâsum
bir kaptân-ı deryânın ufuklarında solan
bir hayalin yurdunda büyüttüm izlerini
yosunların ardında ararken gözlerini
gittin; denizkızları kurtuldu kafesinden
kıyılardan hüznümü al bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
diyemedim; kalemler bana bakınca erir
diyemedim; pusula mâverâyı gösterir
bembeyaz kâğıtlara çizilen resimlerin
kahır damlattığımız isyankâr saçlarında
kaybolan, bir ressamın umudunun rengidir
sessizlik, çiğdemlerin açtığı ânda biter
dağların yarasına düşer alın terimiz
bir bilgenin kabrinde yitik bir harfe benzer
her gece yıldızları arayan ellerimiz
gittin; kirpiklerimde çürüdü papatyalar
kanayan feryâdımı bul bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
diyemedim; sokaklar yutuyor ışıkları
diyemedim; evlerin kirli mahzenlerinde
mahsur kalan, yağmurlu çocuk gülüşleridir
bir yangını emziren semenderin kalbinde
baharı kuşatırken anne hıçkırıkları
saatleri kıskanan babalar deliriyor
küfleniyor bir kızın gönlünün kırıkları
çöllerin eşiğinde tükenen bulutlarım
yalın bir akşam gibi gömülünce yasına
gittin suyu karanlık bir nehrin kıyısına
yanına cesedimi al bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
sen bütün nehirleri köle mi sanıyorsun
yücesinde ruhumu görmedin mi dağların
kıpkızıl seller akan vâdilerde ben varım
ben yürürüm yolların yokuşunda gün boyu
ben dururum yılanlı köşelerde çâresiz
ân olur, ovaların sevdasıyla çağlarım
ân olur, kuraklığın koynuna mahkûm deniz
kaybolan bir cennetin hasretiyle bin pâre
başımı taştan taşa vurur vurur ağlarım
oysa gamsız gidişin kasırgaydı ansızın
bahtımın esrârını bul bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
say ki, bir avuç hüzün tohumudur gözlerim
say ki, çam kokusudur bakışlarım her akşam
uğursuz pelerinler vurulur evreninde
say ki, destur isteyen haramidir geceler
uyurken rüya görür bir cellâdın teninde
sıram gelir, hasretin çerâğını yakarım
sıram gelir, tutkular zindanını yıkarım
yanılgı düğüm düğüm tıkanır boğazına
iyi ki, efkârımı dokundurdun nazına
bıraktığın mendilde unutuldu sûretim
içimden bu azâbı al bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
usul usul yürüdüm gittiğin gün ansızın
güneşin batışını beklemeden yürüdüm
kapandım bir mâtemin tûfanında hücreye
esâret, çıngıraklı bir korkudur, bilesin
sevecen kırlangıçlar kurşunlanır ardımda
bıyıkları terleyen delikanlı mıyım ben
kanda mı boğulmuşum, eli kanlı mıyım ben
bir başıma dağların arasına düşmüşüm
çobanlarla ağlamış, hasreti bölüşmüşüm
gittin; feryâd-ü figân yalnızlığıma
yitik nağmelerimi bul bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim
o yerde parmakların bulutlara dokunsun
o yerde fırtınalar fısıldasın türkümü
adımı birdenbire okusun çağlayanlar
âh çekince, o yeri yakacak ağlayanlar
farklıdır ötelerden bakışı bir tavşanın
farklıdır böceklerin yörüngesinde âlem
yazmalı, biliyorum, gittiğin ânı kalem
hangi deprem ejderin fermanıdır, yazmalı
kirpiklerinden isyan yağmurları sızmalı
gittiğin ân, burcunda dâre çekildi şiir
yanına bu sevdayı al bile diyemedim
sana son baharımda kal bile diyemedim