söylenmemesi gerekenin şiiri

kırılsa da baharı bekleyen pencereler

akrebin gözlerinden geçse de dehlizlerim

simsiyah bulutların arasından ansızın

çatlayan yüreğime koydu susuzluğunu

 

gündüzümde ışığı, gecemde hilâli var

evimin tenhâsında büyüyen melâli var

gemilerde aradım yüzünün görkemini

martılarla yoruldum, tayfalarla vuruldum

hüznü avutuyorum bir liman köşesinde

nefesini gizlemiş dalgaların sesinde

 

fırtınalar diner mi ulaşmadan sahile

hayalin bozkırında kurtkapanıydı ömrüm

nasıl da bir başıma kopardım dikenleri

nasıl da acımasız köprülerde yürüdüm

uzaktan gülümseyip deniz fenerlerine

sonunda mahkûm olup kapandım ellerine

 

vurgun yemiş denizin dibinde volkandır aşk

yaslı bir muammayı öğretir balıklara

balıklar derde düşen âşığı avuturlar

âşık ölünce kuşlar uçmayı unuturlar

güneşle buluşmayı göze alan, derinde

yağmur yüklü bir ömür paylaşır göklerinde

eleğim sağma renkler düşürünce şehrâyin

başlamalı yeniden içimizde bir âyin

 

nefesimde rüzgârın gölgesidir dağılan

kanımda gözlerinin hasretidir boğulan

melekler en çâresiz ânımda buldu beni

gaflet şarâbı içtim, âşikâr kıldı beni

baykuşlar dahi mutlu bu habersiz dönüşten

hangi yokuş daha yâr olabilir inişten

 

 

desturun var mı diye dururken eşiğinde

bizim olan bir kalbi bulsaydım beşiğinde

biliyorum, yalnızlık ekecekler bahçeme

bu nehir yine sarhoş akar mıydı ülkemden

biliyorum, yağmurda yürüyecek kötürüm

bir deprem ortasında yıkılır mıydı beden

 

âh, ölüm habercisi beyaz parıltılarım

âh, Azrâil çağıran çizgileri yüzümün

âh, paslanan kılıcın dudağında sönen mum

âh, yolcuyu hüsranla buluşturan uçurum

kim bilir kelebeğin kanadından bakanı

kim bilir baldıranda misk ü amber kokanı

 

baharda yağmur olur yüreğim, güzün sarı

yakamozlar içinde kışın kar tanesidir

derinden baktığında eritir aynaları

bana binlerce yılın ıstırâbıdır gelen

bana dönmez yüzünü efsaneler güzeli

hayal kırıklığıdır avucuma dökülen

 

âh bir tutunabilsem burçlarına güneşin

sessiz yürüyebilsem zifirî gecelerde

âh, küçük bir vatanım olsa kalbinde senin

kollarında vuslatı yudumlasak evrenin

 

titrek bir suskunluğun nidâsıydı târihim

senin olsun otağım, varım yoğum, tâlihim

susmalı ayrılığın uğursuz puhuları

yıkılmalı hayatı küçümseyen köprüler

âh, îdam fermanıyla yargılanan tanyeri

âh, bir gülün, içimde kımıldayan elleri

neden solsun bir çölün kumlarında şakâyık

sana tahtım da lâyık, bil ki, bahtım da lâyık